Reji Osmanlı döneminde tütün tekelini elinde bulunduran yabancı kuruluştur. Tütün tüketiminin tarz değiştirmesinde eski savaşların rolü çok büyüktür. Örneğin puro kullanımı Napolyon Savaşları ile Avrupa’ya yayılmıştır.
Kırım Savaşı ve I. Dünya Savaşı ile sigara yaygınlaşmıştır. Genç nesil sigaraya yönelirken, orta yaş grubu purolara dönmektedir. 17 ve 18. yüzyıllarda yaygın tütün kullanımı pipo idi. 18. yüzyıl sonunda pipo tahtını purolara bıraktı. 19. yüzyıl ortalarına kadar puro içimi en üst seviyede idi. Ancak, gelişen insanlık günlük yaşamdaki insanların kendine ayırmış oldukları zamanların kısalması sonucu sigara günümüze kadar en fazla kullanılan tütün mamulü olmuştur.
Pipo içen bir içici, pipoyu hazırlamak için birçok alet kullanmaktadır. Uygun ölçüde yerleştirilen tütün üzerine yakılması her defasında sönüp tekrar yakılması uzun meşakkatli ve zahmetli bir iş. Oysa işler purolarda böyle değildir. Arka çapı, yani üst kapağı kes, sonra yak. Ancak bir robusto boy puroyu (12.4 cm) en aşağı 45-50 dakikalık bir zamanda içmek gerekmektedir.
Günümüze gelince, son 15 yıla yakın bir süredir değişen çalışma koşulları insanların kendilerine ayırdıkları zamanın artması sonucu puro tüketimi yeniden yukarı doğru bir ivme kazanmıştır. Ayrıca, ülkelerdeki zengin sayısının artması ve puronun da refah göstergesi olarak kabul görmesi de puronun satışlarını arttırmıştır.
1960’ların Türkiye’sinde puroyu diplomatlar, bankerler, aşırı zengin sömüren sınıfın kullanım aracı olarak gösterildi bir ara puro. Aslında puro bir sınıfın ayrıcalığı değil, insanın elindeki para ile kendisini en iyi şekilde ödüllendirmesidir. İyi bir puro içip yanına düzgün bir şekilde eşleştirilen konyağın veya romun verdiği keyfe kaç kişi hayır diyebilir?
Tütünün biz Avrupalılar için tarihi bir rivayete göre Amerika’nın keşfi ile başlar, ancak Çin çok daha önce tütün tüketimine başladığına dair bulgular da vardır. Kolomb, 12 Ekim 1492’de Santa Maria ile Amerika’yı keşfettikten sonra dönüş yolculuğunda ikmal için Haiti’ye uğrar. Burada tütün ile ilk tanışan Kolomb’un iki tayfası olan Rodrigo de Jerez ve Luis de Torres, 2 Kasım 1492’de Cuba’ya ayak bastılar ve başlatacakları akımın farkında bile değillerdi. Kolomb bile dönüş raporunda bu olaydan birkaç kelime ile bahseder.
Kano ile Santa Maria’dan Fernandia’ya giden adamın yanında onlar için çok değerli olan kurumuş yapraklar vardı. San Salvador’da bize de bir miktar verdiler.
Amerika’da bazı eski tapınaklarda tütünün bulunmasına dair M.Ö. 10.000 yılı öncesine kadar uzandığı görülüyor.
Maya ve Aztekler de rahipler dinsel törenlerde tütün dumanını kullanmışlar, daha sonra keyif verici yanından dolayı tüm Orta ve Kuzey Amerika’ya yayılmış olup rahipler dışındaki diğer sınıflara mensup insanlar da tütün kullanmaya başlamışlardır.
Bu arada İspanyol Yahudisi olan Jerez ülkesine döndükten sonra piposuna tütünü doldurup büyük bir keyif alarak içer ve ağzından burnundan çıkan dumandan ailesi panik olur ve hemen rahibe gidip durumu anlatırlar. Rahip de içine şeytan kaçtığını söyler, Jerez bu durumdan dolayı yargılanır ve 7 yıl hapis yatar.
Kolomb bu bilgileri 1496 yılında Petrus Martin adında arkadaşına iletir. Tütün İspanyollar tarafından Avrupa’ya tanıştırılması için 1511 yılını bulmuştur.
Kolomb Amerikalı yerlilerin tütünü iki türlü içtiklerini görür. Ya mısır yaprakları arasına sararak ya da yaprakları silindir haline getirmek suretiyle avuç içlerinde yuvarlayarak meydana getirdikleri silindirin bir ucunu yakıp diğer ucundan çıkan dumanı içlerine çekiyordu. Ve bu olay yıllar yıllar sonra puro ve sigara içimi olarak tüm dünyayı eline geçirecektir.
Yerliler bu ota petum diyorlardı ve dumanın şifalı uğurlu olduğuna inanıyorlardı. Dini törenlerde çokça içilen bu otun vermiş olduğu baş dönmesi tanrısal bir işaret ve tanrılar tarafından himaye altına alındıklarına inanıyorlardı. Hatta bu yaprakların uğuruna o kadar inanıyorlardı ki, boyunlarına ipe geçirip süs olarak takıyorlardı.
Bazılarına göre tobacco sözcüğü Tobago adasından türediğini söyler, bir kısmına göre ise Mexica’nın Tobasco yöresinden geldiğine inanırlar. Puro dünyası ise Küba’nın Taino kabilesinin binlerce yıldır kullandığı sözcüğü yani Cohiba’yı baş tacı etmiş ve en iyi Havana purosuna Cohiba demişlerdir.
İstilacılar Peru’ya ulaştıklarında yerlilerin tütünü bir çubuk vasıtasıyla içtiklerini görürler. Kimi yerli çubuğun ucunu burnuna dayayarak ciğerlerine çekiyordu, kimi yerli ise çubuğun ucunu dudaklarının arasına koyarak dumanı ciğerlerine çekiyordu.
1511 yılında İspanyollar tütün bitkisini İspanya’ya getirip dikerler. Önceleri süs bitkisi olarak kullanılan tütün bir süre sonra işlevi keşfedilip benimsendikçe bağ ağrısı ve astım ilacı olarak rağbet görür.
1558 yılında İspanyol doktor Francesco Hernandez tütünün hastalıkları tedavi eden özelliklerini araştırmaya başlar. O dönemlerde kafayı tütsülemek yan tesir olarak görülmektedir.
Tütünün keyif veren maddesi olan nikotin, Fransa’ya tütünü 1560 yılında getirmiş olan Fransa’nın Portekiz elçisi Jean Nicot’dan alır. Bu elçi 1560 yılında Kral II. Henry’nin ölümünden sonra depresyona giren Kraliçe Katharina de Medici’ye tütün tohumları göndermiştir. Sarayın bahçesine ekilen tohumlar çiçek açtıktan sonra Kraliçenin baş ağrıları geçmiştir. Bu tarihten sonra tütünün keyif ve cesaret verici özelliğinden sonra ilaç olarak da etkili olduğuna inanılmıştır. Kraliçenin bu bitkiye verdiği önemden dolayı bu bitkiye Kraliçe otu denilmiştir. Daha sonra Jean Nicot’un bu bitkinin yayılmasına vermiş olduğu katkıdan dolayı tütün bitkisine Nicotiana ve 1828’de bulunan tütündeki alkoloid de nikotin denilmiştir.
Avrupa’da tütün önceleri şifalı ot olarak öngörüldü. 1565’de Sevillalı profesör Nicola Mondares tütünün öksürük, astım, baş ve diş ağrısı, kadınların dönemsel rahatsızlıklarına ve mide ağrısına iyi geldiğini ilan eder ve daha sonra Vatikan dahi bu otu bahçesinde yetiştirmeye başlayıp işlemesi için ayrıca bir fabrika dahi kurmuştur.
İngilizler tütünü şifalı olarak değil, afyon ve esrar gibi keyif verici bir madde olarak kullandı. Aristokrat sınıfının kullandığı tütün o kadar pahalıydı ki, ilk zamanlarda gümüş ile tartılıyordu.
17. yüzyıl başında İtalya’ya giren tütün, 1636’daki veba salgını sırasında vebaya karşı etkili bir ilaç olarak görüldü.
Almanlar ise tütün ile tanışmak için 30 Yıl Savaşlarını beklediler. Ardından ise Avusturya ve Macaristan’a girdi tütün. 30 Yıl Savaşlarının tütünün, Napolyon’un savaşlarının ise puronun bütün Avrupa’ya yayıldığını söylerler. Tütün içme biçimi Batı’da 3 evrim geçirmiştir. 17 ve 18. yüzyıl tütün daha çok pipo olarak içiliyordu. 18. yüzyıla enfıye damgasını vurmuştur. 19. yüzyıl başından itibaren pipo’nun yerini giderek puro almaya başlar. Pipo, 19. yüzyıl ikinci yarısından itibaren yerini şu anki krallık tahtında oturan sigaraya devreder.
Sigaranın en yaygın tütün mamülü olarak kullanıldığı bütün dönem boyunca puro oldukça saygın ve ağırbaşlı olarak muhafazakar bir duruş sergilemiştir.
Doğuda 17 ve 18. yüzyıllarda çubuk içimi yaygındır. Daha sonra yerini nargile alacaktır. 19. yüzyıldan itibaren sigara açık ara öne geçer.
*Tütün ve tütün mamulleri sağlığa zararlıdır.
Murat Küçüksu